24 Ağustos 2010 Salı

Düşün düşün ...

Düşüne
Düşüne
D
ü
ş
ü
y
o
r
d
u
m
Az
Kalsın!

16 Ağustos 2010 Pazartesi

"... Eline düşen çeyreğe bir baktı. Yüzünü kaldırdı. İşte orada, o ela gözlerin içinde, insanları olduğu gibi değil olacakları gibi sev, diyen adamın adeta fikrini okudum." der Sait Faik bir öyküsünde.

Hayra Alamet

Ne dersin? Vazgeçebilecek miyim artık fedakar olmaktan? Vurdumduymaz tavırlar takınabilecek miyim ben de? Söyle, konuş. Basit cümlelerini kur art arda. Susma aman susma ki haklı çık ve susma ki yen beni. Nasıl gidiyor oyun? Aa yoksa yendin mi beni? Sana göre bir oyunsa ve yendinse eyvallah daha da sözüm yok sana.

Ama ne var biliyor musun? Söyleyeyim: fırtınalar kopmuyor bende ve seller basmıyor beni. Öyle sakinim ki. Bu sakinlikte ne ağlıyorum ne de iç çekiyorum. Kendimle kendimi yaşıyorum bir güzel. Durgun ve diri diri. Düşünüyorum bazen sadece düşünüyorum. Aval aval düşünüyorum öyle pek üstelemeden, değer katmadan. Bunları yazmak kolay değildir, bilmezsin. Ama ben yaşadım, bilirim. Zor olanı başarıyorum galiba. Kolay geliyor artık bana kemiğime kazınan onca şeyden sonra. Yüzümde tebessüm dahi var şu kelimeleri sıralarken. Şunu da bilmelisin, bakma bıçağın kemiğe dayanıp da iliğe kadar kazıdığına; çünkü onlar iz değil is olacaklar. An gelecek üfleyeceğim, uçacaklar.

11 Ağustos 2010 Çarşamba

Sizi gidi küçük, hızlı şerolar!

Evvel zaman öldürdüğümde içimde anne şefkati kabarcıklanması ve ekolojik dengeyi bozuyormuşum gibi bir suçluluk duygusu hissediyorken şimdi; kalorifer böceğinden nefret ediyorum öleeyyn!

Detan'ı sıktık, bekliyorık çocuklaağ.

Bu arada bayadır heavy dinlemiyordum. Müzik iliğime ibiğime işliyor. Rörörörö!

7 Ağustos 2010 Cumartesi


Sokaklar güzeldir, insana iyi gelir.