19 Kasım 2010 Cuma

Enigma - Almost Full Moon


İçimde bir ruh oluşuyor sanki...

13 Kasım 2010 Cumartesi

Teker Üstü

Yolculukları sevmişimdir dostlar, hala da severim. Aylardan Kasım'ı, yollardan da güzelini seçtim. Bugündür gelişim. Yanda batan mahzun güneşi sevdim, parlamaya utanan ayı da.

Yolculukları severim demiştim ya dostlar, hala da severim. Evler vardır; yol kenarlarında, yakınlarda, uzaklarda, silik, iki pencere - bir kapı. Evin ışıkları görünsem mi görünmesem mi diye tedirgindir, titrer. Yaşadığını belli etmeyenler vardır ya orada işte bu durgunluğu, suskunluğu severim. İzlerim. İçime işler. Gülümserim.

Çayırları severim dostlar. Yeşil, kahverengi farketmez. Oralarda koşan çocukları severim! Otlayan kuzuları da.

Yolda yürüyen kamburu çıkmış amcaları da çok severim. Görürüm dostlar! Taptaze bir geçmiş görürüm o omuzlarda. Ah sakın nedir şu dünyada çektiğin cevri cefalar diye sormayın onlara. Bir başlarsa konuşmaya, susmaz. Ve bir susarsa da...

İşte böyle dostlar, ne diyeyim. Havalar biraz soğusun. Kömür kokusunu severim. Pencereden bakan sümüklü çocukları da...

11 Eylül 2010 Cumartesi

Mutlu Son

Kabiliyetli kızımdır ben. Gözüm dalarsa düşebilirim. Eğer istersem öyle bir atlarım ki tepeden aşağı, yer çıt çıkaramaz. Gökse aşağıya bakmaya korkar. Zor değil, yaparım. Başım öne düşerse boğulabilirim. Eğer istersem öyle bir boğulurum ki, etrafın bütün o suyunu, iliğini çeker de giderim. Zor değil, yaparım.
Güldüğüm an ağlatabilirim. Eğer istersem öyle bir patlatırım ki kahkahaları, ardı arkası kesilmez. Dağ tepe ürker, çığ düşer. Zor değil, yaparım.
Bir nefesle arınabilirim. Eğer istersem öyle bir iç çekerim ki hayatım havaya karışır da ölürüm. Zor değil, yaparım.

Yaptım da.

Düştüm ama kalktım da.
Boğuluyordum az kalsın ama elimin bir yukarıya uzanışı yetti kurtulmama.
Gülmekten hıçkırıklara da boğdum zamanında.
İçler çektim, içler döktüm ama ölmedim. Yaşıyorum hala.

Anladım artık.
Siyah giydiğimde de beyaz olabiliyorum. Gözlerimi yumarsam değil kör bir dünya daha görebiliyorum.

Hüzün lazım değildir artık bana. Ne Leyla ne de Mecnun umrumda. Derdin ustası değil, mutluluğun yoncası olacağım bundan sonra.

4 Eylül 2010 Cumartesi

Olmasaydı şarkılar kim atardı hazan vakti hüzün denizine kendini?
Ve olmasaydı şarkılar kim yüzmek yerine çırpınmayı seçerdi?

24 Ağustos 2010 Salı

Düşün düşün ...

Düşüne
Düşüne
D
ü
ş
ü
y
o
r
d
u
m
Az
Kalsın!

16 Ağustos 2010 Pazartesi

"... Eline düşen çeyreğe bir baktı. Yüzünü kaldırdı. İşte orada, o ela gözlerin içinde, insanları olduğu gibi değil olacakları gibi sev, diyen adamın adeta fikrini okudum." der Sait Faik bir öyküsünde.

Hayra Alamet

Ne dersin? Vazgeçebilecek miyim artık fedakar olmaktan? Vurdumduymaz tavırlar takınabilecek miyim ben de? Söyle, konuş. Basit cümlelerini kur art arda. Susma aman susma ki haklı çık ve susma ki yen beni. Nasıl gidiyor oyun? Aa yoksa yendin mi beni? Sana göre bir oyunsa ve yendinse eyvallah daha da sözüm yok sana.

Ama ne var biliyor musun? Söyleyeyim: fırtınalar kopmuyor bende ve seller basmıyor beni. Öyle sakinim ki. Bu sakinlikte ne ağlıyorum ne de iç çekiyorum. Kendimle kendimi yaşıyorum bir güzel. Durgun ve diri diri. Düşünüyorum bazen sadece düşünüyorum. Aval aval düşünüyorum öyle pek üstelemeden, değer katmadan. Bunları yazmak kolay değildir, bilmezsin. Ama ben yaşadım, bilirim. Zor olanı başarıyorum galiba. Kolay geliyor artık bana kemiğime kazınan onca şeyden sonra. Yüzümde tebessüm dahi var şu kelimeleri sıralarken. Şunu da bilmelisin, bakma bıçağın kemiğe dayanıp da iliğe kadar kazıdığına; çünkü onlar iz değil is olacaklar. An gelecek üfleyeceğim, uçacaklar.

11 Ağustos 2010 Çarşamba

Sizi gidi küçük, hızlı şerolar!

Evvel zaman öldürdüğümde içimde anne şefkati kabarcıklanması ve ekolojik dengeyi bozuyormuşum gibi bir suçluluk duygusu hissediyorken şimdi; kalorifer böceğinden nefret ediyorum öleeyyn!

Detan'ı sıktık, bekliyorık çocuklaağ.

Bu arada bayadır heavy dinlemiyordum. Müzik iliğime ibiğime işliyor. Rörörörö!

7 Ağustos 2010 Cumartesi


Sokaklar güzeldir, insana iyi gelir.

15 Temmuz 2010 Perşembe

Dedim gitti!

"Kişiyi engelle" : tik at, "Ayrıca bu kişiyi sil": tik at. Ee hayat böyledir. Eskiden emesen mi vardı. Adamla görüşmedin mi görüşmüyordun o vakit. Şimdi bir de buralardan irtibatı kesmek gerekiyor. Gerekiyor hocam gerekiyor. Bazen sabah akşam o sokak senin bu sokak benim gezdiğin, ense tokat olduğun dost etiketini yapıştırdığın insanı aramaya, düşünmeye dahi tenezzül etmediğin oluyor. Suç ne sende ne onda. Olay dünyanın kanununda. Şimdi ölsem? Belki yıllar sonra haberi olacak adam ne gezer benim sanalımda dedim ve sildim bir on yirmi. Ama bazen de silemedim işin doğrusu. El gitmedi. Çekindim. Dedim dursun bakalım hele sonra bakarız hal çareye. Böyle işte. Devir Matrix devri! 101010010101010101 veri tabanından ibaret olduk biz de anlayacağın. Hey gidi. Adam işiyor tivite yazıyor afedersin sıçıyor onu da yazıyor. Her şey o kadar sayısallaştı ki. Arkadaşları profiline bakıp kaç defa içip sıçtığını hesaplar te senin sülalenin boşaltım sistemi hakkında yorum yapar. Yapar mı? Yapaar. Biz de yaptık hocam valla. Yapmadık mı? Yaptık. Dürüst olmak lazım. Yapmak lazım ki bıkasın, farkedesin kendini kaybettiğini. Ne kadar hüzün vericidir; şu monitörün, emesenin, feysbukun, tvitırın içinde yaşadığımız kadar aslolan dünyada yaşamıyoruz. Ayıptır bu. Kişinin kendisine yaptığı bir ayıp. İnsan hayatı bir trojanın bilgisayara bulaşıp da onu çökertmesi kadar basit, değersiz değildir. Et ve kemiğiz. Bıçak saplandığında kanımız akar. Sokaktaki sesleri Winamp'taki gibi sıraya koyup tekrar tekrar dinleyemeyiz. Çünkü o geçtiğimiz sokak aynı kalmayacaktır bir saniye bile farklılık yaratır. Bir saniye önce sokağın köşesindeki ağaçta bir serçe ötüyorken şimdi oraya bir serçe daha gelmiştir ve ötüryordur? Ve biz de aynı kalmayacağızdır. Geçen bir saniye bile bizi farklılaştırır. İki gün önce aynanın karşısında gördüğünü ve şimdi gördüğün şeyi söyle. Hayattaki gülüşlerimiz, bakışlarımız o jpeg dosyalarındaki gibi durmaz. Durağan değildir. Zamanı gelince şöyle bir sayfaları karıştırmak, neydim ne oldum demek tabii güzeldir. Ama bunun yerine kişinin kendini meydaane atıp bir çift lafa muhtaç kalması o anı, o anıyı sahteleştirir ve acıdır ki böyle devam edildiği sürece de o geçirilen gerçek* güzel günler yaşanmamış hale gelir. Yaşamıyor zor bela. Ne emek ne çaba. Kendini başkaları tarafından yaşatılır hale getiriyor. Konuşurlarsa nefes alıyor, çok konuşurlarsa daha hızlı soluyor. Susarlarsa de ölüyor. Vay be. Yaşamak dediği bu, ölmek dediği ise bu. Neyse. Bir dedim bin oldum yazdım durdum.

Onu bunu bilmem blogumu seviyorum ben!

13 Temmuz 2010 Salı

Bir balığımız var.

24 Haziran 2010 Perşembe

Zamanede Bir Hal

Düşünende değil, düşünülendedir suç.
Bir suç ki bu uçsuz bucaksız
Düşende değil, düşürendedir suç.

Bir söze mi muhtaç zatın
Bakıştadır ya yürek
Laf anlatmaya ne gerek
Dertte değil, dermanındadır suç.

Gittim ben gelmek için
İki kelam etmek için
Ben ki bekleyen bir ölüm gibi
Ölümde değil, öldürendedir suç.

Bir şeydir bu hep ve hiç arasında kalan
Hatra gelince eksilten ve yok olan
Bir sestir duyacağın vakit dili lal olan
Sükutunu dahi dinlemeye razı olanda değil,
Bir çift söze muhtaç bırakandadır suç.

Göz önünde değil, gönüldedir bahsi geçen
Yokluğu derya, varlığıysa bir yalan
Gelir, geçer, biter an
Dalıp gidende değil, denizindedir suç.

Elim kalem tutar
Biraz ben biraz da sensin sebep
Sen ki bir kum tanesi bile değil
Sende değil, kumdan çöller yaratan bendedir suç.

Lal

Ne demeli? Bir şey demek yerine dinlemeyi seçiyorum...

21 Haziran 2010 Pazartesi

Saydam

Bir şarkı çalıyor şimdi. Boşver neyse ne. Ama güzel söylüyor be! Boşver kimse kim. Özü sözü bırak şimdi. Duyuyor musun? Bak. Kemanı duyuyor musun? Dinlemek değil hissetmek gerek. İrkildim. Sanki o yay bana değiyor, beni çalıyor gibisin dünya. Beni benden alıyorsun. Ey insanlar! Tutup yayı vuru vuruveriyorsunuz bana.
Bazen öldürüyorsunuz beni isteyerek. Bir küfür, bir bakış, bir hazandır gidiyor.
Bazen de öldürün lan beni! diyorum isteyerek. Dokunmuyorsunuz. İşte o zaman ben zaten ölüyorum.
Nedir bu içimdeki merhamet? Behey dürzü ne gezersin içimde ha! Kıyma bana, yapma etme.

Ağlayan bir çocuk mu? Evet evet o benim. Yalnız bir kadın mı şu geçen? O da benim. Peki ya şu berduşa ne demeli? Ah o da ben. İti kopuğu, şerefsizi, gururlusu, çoluğu çocuğu, geleni gideni, seveni sevmeyeni, uçanı kaçanı... Hepsi biraz ben, biraz da benden. 

20 Haziran 2010 Pazar

Hani ben bazen müzik dinliyorum, gitar çalıyorum, türkü söylüyorum, göğe bakarak yürüyorum, ana avrat küfrediyorum, bazen susuyorum, bir şeyler okuyorum, bir şeyler yazıyorum, ellerim titrerken bazen deriiin bir nefes alıyorum ve o nefes boğazımda duruyor ya bazen... İşte o anlar ben hep aynı şeyi hatırlayıp düşünüyorum. Neyi biliyor musun?

Söylemem...

30 Mayıs 2010 Pazar

Ben ben ah var ya ben..

Ben ki hala uslanmamış, içi yanar. Yanmayı geçtim su arayacağına ateşini harlar.

20 Mayıs 2010 Perşembe

Elimden Gelen Bu

Elimden gelen bu ben iki kişiyim
Çoğalmak neyse ne azalmak zor
Birisi seni her an bırakıp gittiğim
Öbürü kan gibi tutulmuş seviyor
Ağzındaki acı alnındaki çizgiyim
Gözlerine kirli bir bulut getirdim
Hiçbir sevinç aydınlığı onu silemiyor

Elimden gelen bu ben iki kişiyim
Birisi kapadığın kapılardan gitmiyor
Yağmur yağmaksa o güneş açmaksa o
Bir yerin üşüse onun sıcaklığı
Öbürü en içten çağrını işitmiyor
Alıp tutmaksa o basıp gitmekse o
Bakışları kıyısız deniz uzaklığı

Elimden gelen bu ben iki kişiyim
İkisi birden çıkmaya uğraşıyor
Bilmem ki hangisinden nasıl vazgeçeyim
Birisi yeni baştan serüvene başlamış
Öbürü silahında son mermiyi sıkıyor
Çoğalmak neyse ne azalmak zor

...der Atilla İlhan.

31 Mart 2010 Çarşamba

Öyle güzelsin ki...

20 Ocak 2010 Çarşamba

Susuyorum!..

10 Ocak 2010 Pazar

Hi!

Ooo selamlar efenim! Nasılsınız? Uğruyorum ben arada gizliden gizliden de pek karalamadım şuncadır. Valla iyiyim ben de nolsun. Okuldu cuttu cıttı güzel güzel. Kilo almak özellikle çok hoş yani sorma! Tatil dönüşü fitnısa yazılcam şööyle biraz sportif olcam. Güzel olur. İyidir spor yapmak. Valla sen sor ben söyleyeyim. Baya şey oluyor hayatımda. Baya derken en son 23 Ekim'de yazı eklediğime göre o zamandan bu yana pek çok ekşın yaşadım. Şimdi yazmak zor gelir hatırlamak da. Genel olarak güzel güzel yaşıyorum. Yiyorum genellikle. :) Oo Tabii ki müzik dinliyorum deli misin! Müzik de yapıyorum bazı. Kitap falan okuyorum.

Haa aklıma gelmişken yau bu Avatar bomba filmmiş. 3 boyutlu izledim 12.5 lira bayılıp. Ama değdi. Fragmanlarda Şrek vardı. Ordaki kedi var ya turuncu kilo almış bana benzettim valla. Elemanlar iyi iş çıkarmış. Öpüyorum ellerinden. Senin de. Haydin görüşürük.
Ha şöyle! Az sayfa renklensin. :)