27 Ağustos 2009 Perşembe

Düşünmek Neyi, Yaşamak Neyi, Gitmesi Her Şeyin, Unutmak Her Şeyi

Düşünüyorum. Pek çok şey düşünüyorum. Yaşadığım günü, dünü. Neler yaptığımı ve ne yapacağımı düşünüyorum. Bir şeyler yapabilecek miyim, başarabilecek miyim soruyorum. Söylemeyeyim diyorum ama çok korkuyorum. Hayatla başa çıkamamaktan korkuyorum. Küçüğüm ben daha küçük! Söylemem öyle herkese ama en içlisinden çekerim içimi okuduğum sıralara, yazdığım kopyalara baktığımda. Çizgi film izliyorum, sütümü içiyorum, annem kucağında pohpohluyor beni. Çaldığım tasoları hatırlıyorum. Evcilikten sıkılırdım, bebeğime elbise de dikmedim. Ama çamurdan çorbalar yaptım, tuğladan tabaklar. İğde yedim yedim, konuşamadım. Haşlanmış yumurtayı hala sabırsızca yerim, cuk diye oturur boğazıma.

Daha da eskilere gider aklım. Çaldığım flüte, çizdiğim resimlere hani o penceresi kapısından büyük evlere. İki dağ vardır arkada hep değil mi? Ortasında sarı bir güneş.

Gün geçtikçe gerçekleşiyor insan. Ne çizdiği kızın saçı mavi oluyor ne de çiçeğinin yüzü gülüyor. Yanındaki papatyadan büyük, sevimli solucanlar da görünmüyor ortalıkta. Dağ kahverengi, çimen yeşil oluyor. Güneş kendini özletir oluyor. Yağıveriyor yağmur. Gökyüzü gri oluyor, kuşlar oradan kaçıyor. Yalnızlaşıyor, yalınlaşıyor etraf. Gidiyor anılar sürünerek. Ne duruyorlar yanımda ne de kayboluyorlar. Gerideyse beni bırakıyorlar, yaşamışlığıma dair kapkara ayak izlerini.

Ve bir de...
Gelmeyeceklerini...

Yakındır, ben de gideceğim. Kendimden, sizlerden. Geleceğim bazı ama büyümüş olarak. Her gelişimde daha da büyüyeceğim. Duracağım bir süre ve sonra eskiyeceğim. Hani anıların o ayak izleri var ya onları çoktan unutmuş olacağım.
Pırr diye uçmuş olacak da ellerimden geçmişim, farketmeyeceğim.

Ve sonunda terkedeceğim kendimi, sizleri. Uçmayacağım öyle pırr diye.
Düşeceğim pat diye de, farketmeyeceğim...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder